Loader

Otizmde Erken Müdahale

Çocukluktan yetişkinliğe doğru tüm yaşamımız göz önünde bulundurulduğunda yaşamımızın belli noktalarında kritik dönemler olduğu görülmektedir. Erken çocukluk dönemi; kişiliğin oluşumu ve şekillenmesi, temel bilgi, beceri ve alışkanlıkların kazanılması ve geliştirilmesinde ileriki yıllara olan etkisi nedeniyle, yaşamın en kritik dönemlerinden biri olarak kabul edilmektedir (Arı, 2003). Yaşamın bu yılları (0-3 yaş) bilişsel, sosyal, fiziksel, dil gelişimlerinin hızla değişim ve gelişim gösterdiği gözlemlenmektedir. Bu dönemde bazı çocuklarda bahsedilen bu gelişim alanlarında genetik faktörler, çevresel faktörler(uyaran eksikliği, aşırı stres vb.), beyinsel işlevlerde anormallik gibi nedenlerden dolayı bazı yetersizlikler gözlemlenmektedir. Bu yetersizlikler sonucunda ortaya sosyal etkileşim yetersizliği, dil ve iletişim becerilerinde yetersizlikler, sıra dışı davranış örüntüleri, bilişsel ve akademik alanda yetersizlikler, duyusal anormallikler gibi özellikler ortaya çıkmaktadır.

Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) Leo Kanner (1943) tarafından tanımlanmıştır. Kanner yaptığı bir çalışmada 11 çocukta benzer özellikler belirlemiştir. Bu özelliklerin 0-3 yaş yani erken çocukluk döneminde gözlenebileceğini vurgulamıştır. Belirlediği bu özellikler; gecikmiş konuşma, dili iletişim amaçlı kullanmada yetersizlik, ani değişimlere tepki, sterotipik davranışlar (aynılığa bağlılık) olarak belirlemiştir. 1944 yılında ise Avusturyalı psikiyatrist Hans Asperger’de benzer bir çalışma yapmış ve araştırmanın sonucunu ‘otistik psikopati’ olarak tanımlamıştır.

Otizmde Erken Müdahale

Otizmde erken müdahalenin önemi çok büyüktür. Nasıl ki çocuğun diş çıkarma, emekleme, yürüme vb gibi gelişimlerinin belli başlı zamanları ve gerekliliği var ise çocuğun komik olaylara gülme, bir olayı-nesneyi izleme, iletişim başlatma-sürdürme, konuşma, istekte bulunma gibi becerilerinde ortaya çıkması gereken zamanlar vardır. Eğer çocukta bu tarz sosyal etkileşim ağırlıkta olan becerilerin kısıtlı olduğu ya da hiç ortaya çıkmadığı gözlemlenirse vakit kaybetmeden bir uzmana danışılması gerekmektedir. Çünkü 0-3 yaş erken müdahale dönemindeki çocukların öğrenme kapasiteleri daha geniş olmakta ve eğitime verdikleri dönüt daha hızlı olabilmektedir. Erken fark edilmiş otizmli bir çocuğa uygun eğitim programı sağlandığında çocuğun büyük ölçüde eğitime olumlu cevaplar verdiği gözlemlenmektedir. Eğitim sürecinde çocukla birlikte ebeveynlere de aile eğitimleri vererek ebeveyn-çocuk ilişkilerini iyileştirme ve daha kaliteli hale getirme hedeflenmektedir. Erken müdahale grubundaki çocukların eğitim programında ağırlıklı olarak sosyal etkileşim ve iletişim becerileri çalışılması gerekmektedir. Çocuk çevreyle ilgilenmeye başlayıp kişilerle iletişime geçmeye başladıktan sonra ise ifade edici dil gelişimini desteklemek amaçlı bir dil terapistine başlanılması uygun görülmektedir. Eğitim süreci çocuğun ihtiyaçları ve ebeveynlerin beklentileri dikkate alınarak sürdürülmektedir.

KAYNAK:

Çetin ÖZBEY, Otizm ve Otistik Çocukların Eğitimi, İnkılap Kitapevi, İstanbul, 2005.

Arı, M. (2003). Türkiye’de erken çocukluk eğitimi ve kalitenin önemi. İçinde Müzeyyen Sevinç (Ed.),

Erken Çocuklukta Gelişim ve Eğitimde Yeni Yaklaşımlar (s. 31-35). İstanbul: Morpa Yayınları.

KURUMSAL EĞİTİMLER